1 Ağustos 2008 Cuma

Sabah 5:15 , uyku tutmadı. Tv de Ezginin günlüğü, oğlumun küçükken en cok sevdiği şarkıyı , "Düşler sokağı'nı"söylüyorlar. Bu şarkı beni ağlatıyor, ve onun ,bunu dinlerken neler hissettiğini anlamaya ve hissetmeye çalışıyorum.Bu hiç değişmiyor 11 senedir...

Temmuz ayı biraz hareketli geçti, önce Bodrum'a oradan da Antalya'ya geçtim. Bodrum' Bitez'de yaşayan kuzenime gittim. Çok keyifliydi, içimde hep orada olma isteği uyandı. Rutubetsiz havası, denizi, Ege'nin medeni insanları (her zaman Ege insanını medeni bulmuşumdur), yemekleri...Denizine alışmam iki gün aldı. Bir Antalya'lı için çok soğuk :))
Tarek'a "buradan bir ev alalım "dedim, o da "ne demek bir az, iki, üç... kaç tane istersen" diyerek dalga geçti. Resimleri görünce yine dalga geçer mi bilmem!

Sonra karayolundan Antalya Köyü'ne geçtim, havadan bahsetmeme gerek yok sanırım, cehennemin bu dünyadaki versiyonu olsa gerek Antalya'nın havası. Rutubetten nefes alınmıyordu. Yazlık biz nebze daha iyi idi. Eskiden bu şehirden kopamam gibi geliyordu ama ya şimdi??? Gitmesem özlemem. İnsanları ve şehirleşmesiyle son derece itici. Ya köpük banyoları ???? Şimdi de Sıçan Adasına el atacakmış belediye.Tepesi traşlanacakmış. Bu şehre ilk önce kendi insanları zarar verdi hep , dışarıdan gelenler değil.

Hiç yorum yok: